KAHRAMAN YAVUZ
Savaş bütün şiddetiyle devam ediyordu.Bir mevziye sığınmış iki asker düşman mevzilerine ver ediyorlardı kurşunu. İkisininde halleri içler acısıydı.Üstleri başları paramparça olmuş,ayaklarındaki çarıkları çarık olmaktan çıkmış adeta birer paçavraya dönmüştü. Yiyecekleri ta dün akşamdan bitmiş,çantalarında az bir miktar buğday kavurgasından başka hiç bir şeyleri kalmamıştı.
Az ilerilerine bir top güllesi düştü.Birkaç arkadaşları paramparça olarak şehit oldular.Savaş öylesine bir hal almıştıki; Kimin dost kimin düşman olduğu,kimin kimi öldürdüğü belli değildi.
Mevzideki askerlerden birisi karşı siperlere bir kaç el daha ateş ettikten sonra yanındaki arkadaşına dönerek;
*Az önce arkadaşlarımız gözlerimizin önünde paramparça olarak şehit oldular. Gel gardaş sıra bize gelmeden buradan kaçıp kurtulalım. Kurtulalım da köyümüze çoluk çocuğumuzun yanına dönelim dedi.
Diğer asker arkadaşından böyle bir şeyi hiç beklemiyordu.
Biranda Yıldırım çarpmışa döndü.Belkide karşı mevzilerden atılan kurşunlardan birisini yese bu kadar ağırına gitmezdi.
Öfkeyle arkadaşına döndü;
*Senin ağzından çıkandan haberin varmı gardaş? Senin dediğini yapmaktansa düşman kurşunlarıyla delik deşik olmayı tercih ederim. Eğer ben savaştan kaçarsam Köyüme nasıl dönerim?Senin dediğini yaparsam ben köylülerime ne derim? Ben çoluk çocuğumun yüzüne nasıl bakarım? Hepsinden önemlisi de ruzi mahşarde bunun hesabını nasıl veririm?
Savaş yeniden şiddetlenmiş,top sesleri,kurşun vızıltıları çığlıklar birbirine karışmıştı. Elini çantasına soktu bir avuç buğday kavurgası çıkarıp ağzına attıktan sonra;
"Ya Allah bismillah" Diyerek mevziden fırladı,karşıdaki düşman mevzilerine doğru koşmaya başladı.
Ondan sonra bir daha kendisinden haber alınamadı.
*********************************
Sevgili ziyaretçiler; Bu hikayede bahsedilen asker köyümüzde Yavuzlar kabilesi olarak bilinen kabilenin dedeleri Yavuz Dededir.
Allah mekanını Cennet eylesin. Yeni bir yazımızda buluşmak dileğiyle.
Behcet ARSLAN |