type="text/css">
   
 
  Acı bir hikaye
                                ACI BİR HİKAYE
 
Rus askerleri köylerinin sınırlarına dayanmıştı. Köylüler telaş ve heyecan içindeydiler.Daha fazla beklemenin ne büyük felaket olacağını düşünerek köylerini boşaltmaya karar verdiler. Yükte hafif pahada ağır neleri varsa yanlarına alarak köylerini terk etmeye başladılar. Yıllardır yaşadıkları köylerini terk etmek onlara çok acı gelmişti. Atalarının mezarları onlara “Ne olur gitmeyin bizi küffarlara bırakmayın” Der gibiydiler. Ağır ağır dumanları tüten köylerine , büyük emeklerle yaptıkları evlerine son kez baktılar ve hıçkırıklarla köylerini terk ettiler.
 
 
Köyden en son genç bir kadın çıktı. Kadının kucağında da iki yaşlarında bir kız çocuğu vardı. Kadın kucağındaki kızına sıkı sıkıya sarılmış var gücüyle koşuyor,az önce köyü terk eden köylülerine yetişmeye çalışıyordu. Kadın köyden çıkar çıkmaz düşman askerleri köyü kuşatmışlardı. Kadın geriye döndü baktı; Düşman askerleri köyden çıkmış kendilerine doğru geliyorlardı. Kadın daha da hızlanmaya başladı. Küçük bir tepeyi tırmanması bütün gücünü tüketmişti. Derin derin soluyarak yolun kenarındaki kuşburnu çalısının dibine çöküverdi. Şu kucağındaki çocuk olmasaydı belki de daha hızlı koşacak ve önden gidenlere yetişebilecekti. Biranda arkasından gelen düşman askerlerinin atlarının ayak seslerini duydu. Yerinden tekrar kalktı, kız çocuğunu tuttu kaldıramadı. Kollarında derman kalmamıştı. Kadın o anki ruh haliyle müthiş bir karar vermişti. Düşman eline düşmektense küçük kızını burada bırakıp kaçacaktı. Kızına sıkı sıkı sarıldı onu öptü kokladı. “Kader böyleyimiş kızım Allaha emanet ol” Dedikten sonra dizlerine çökerek güçlükle ayağa kalktı sendeleyerek koşmaya başladı. Kadın hem koşuyor hem de hıçkırarak ağlıyordu. Kadın tam önündeki dere kıvrımını dönüp gözden kaybolacaktı ki birden durdu. Bir ses duymuştu. Kulak kabartıp ortalığı dinledi.
 
Evet evet bu ses onun sesiydi.
 
Bu ses az önce kuşburnu çalısının dibine terk ettiği kızının sesiydi.
 
Küçük kız çocuğu ağlıyordu.
 
Kadın gerisin geri döndü hızla kızına doğru koşmaya başladı. Kadın hem hıçkırarak ağlıyor hem de var gücüyle kızına doğru koşuyordu. Az önceki o yorgun bitkin kadın gitmiş yerine bam başka bir kadın gelmişti. Ağlayarak geldi kızının yanına çöktü.
Küçük kızın yüzünü kuşburnu çalısı yırtmış, yüzü gözü kanlar içindeydi. Kızının bu hali onu daha da üzmüş, daha da kahretmişti.

Artık ne arkadan gelen düşman askerlerini,nede önden giden köylülerine yetişmeyi düşünüyordu. Biranda sanki dünya gözünden silinmiş gitmişti. Başındaki beyaz leçeğini çıkardı kızının yüzündeki kanları sildi temizledi.
Kızını kucağına aldı ayağa kalktı,ona kemiklerini kırarcasına sarılarak;

 
“Zemooom anan sana gurban olsun gızıııııım!Ya birlikte ölürüz,yada birlikte kurtuluruz son nefesimi verene kadar seni bırakmayacağım” Diye hıçkırdı.
 
Anne kız,önden giden köylülerine yetişebilmek için küçük bir tepeyi aşarak gözden kayboldular.

*****************
Sevgili ziyaretçiler; Sizler bu hikayeyi okurken neler hissedersiniz bilmiyorum ama ben bu hikayeyi yazarken çok zorlandım. Zaman zaman göz yaşlarıma hakim olamadım. Bu hikayedekiler tamamen gerçektir. O kuşburnu çalısının dibine terkedilen kız çocuğu köyümüzden Rahmetli Ahmet Çavuşun (Ahmet Sönmez) eşi, Feramiz Sönmez'in  Annesi Rahmetli Zemo Haladır.

Yeni bir yazımızda buluşmak dileğiyle.

                                                         Behcet ARSLAN


 
İşte hikayede geçen o küçük kız çocuğu. Rahmetli Zemo Hala.
 

baby images
”MAKAMIN CENNET OLSUN ŞEHİDİM"
”KÖYÜMÜZDEN RESİMLER”



”KÖYÜMÜZDEN MANZARALAR”


Facebook beğen
 
 

oyun
 
 

 

 
BUGÜN 31 ziyaretçi (48 klik) KİŞİ ZİYARET ETTİ
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol